Gerçeğe Ulaşmanın Üç Temel Prensibi

Bir insan İslam dininin veya genel olarak dinlerin özünü ve gerçek temellerini araştırırken üç temel prensip üzerinden hareket etmelidir.

1)   İslam dininin gerçek anlamları ve özü iki önemli değerle “Kur’an ve Ehlibeyt” ile birlikte araştırılmalıdır. Nisa suresi 59. ayetinde yer alan "Allah'a itaat ediniz. Resule itaat ediniz ve sizden Ulu'l-Emre de" ifadesi, Ulu'l-Emr'e itaatın da mutlak olarak gerekli olduğunu vurgulamaktadır. Hz. Muhammed (s.a.a.v) bu zatların kimler olduklarını beyan etmiş ve bizlere kendisinden sonra On İki İmam'ın geleceğini haber vermiştir. Peygamberimizin bu iki değeri birlikte anması, Kur’an ve gerçeklerin yolundan yürürken Ehlibeyt-Oniki İmam gibi mümtaz bir rehbere olan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Ehlibeyt'in, Nübüvvet, Risalet ve Velayetin özel terbiyesinden geçerek ilmin, irfanın ve aklın madeni ve varisi olması, mutahhar (tertemiz, pırıl pırıl) olması, bütün İlahi ve kutsal değerlerin zirvesinde olması, bunun delilidir. Dolayısıyla, dinde gerçeği araştırmanın birinci prensibi Ehlibeytin yolundan gitmek ve Onu kılavuz edinmektir.

2)   Dinlerin özündeki temel değerlerden birisi “İnsan Sevgisidir”, dolayısıyla ırkçılık kabul edilemeyecek, hastalıklı bir anlayıştır.  Bununla birlikte, eğer yurttaşlık temeli üzerine oturan, ırk ve din ayrımından uzak bir şekilde toplumu bir arada tutan ve ortak değerler yaratan bir milliyetçilik anlayışı varsa, bunu sağlıklı bir yaklaşım olarak görmek mümkün olabilmektedir. Bu yaklaşım için verilebilecek en güzel örneklerden birisi Atatürk milliyetçiliğidir. Bu sitede “Arap" ve Alevi” kavramlarının zaman zaman birlikte kullanılması, bu insanların köken olarak Arap olmasından ve Türkçe ile birlikte Arapça’yı da konuşmalarından ileri gelmektedir. Arap olmanın dini açıdan bir hükmü, üstünlüğü ve değeri yoktur; Hz. Ali ve Ehlibeyt’in esas alındığı mârifetin ve öğretinin kendisi, önemli olan yegane şeydir. Alevilik siyasi ya da kültürel atmosferde şekillenen hiçbir "izm" ile izah edilemeyecek kadar açık ve köklü bir inançtır.

3)   Dinde kavimciliğin, aşiretçiliğin, cemaatçiliğin, yayılmacılığın ve sömürünün yeri yoktur. Herkesin ait olduğu bir aile, bir soy, bir millet vardır ancak bu, başka insanların veya grupların tahakküm altında tutulmasında, sömürülmesinde ve değersiz, ikinci sınıf gibi gösterilmesinde bir araç olarak kullanılamaz. İnsanların birbirlerine olan üstünlüğü sadece onların, sevgi, ilim ve iyi amel çerçevesinde yüksek ahlaki değerlere ulaşmak için gösterdikleri çabalarında, insanlığa yaptıkları katkılarında ve kutsal dini değerleri hakkıyla yaşarken sergiledikleri tevazu ve samimiyetlerinde aranmalıdır.


 
HAVA DURUMU

 
TAKVİM
 
deneme sorusu
evet
Açılımı Üzerine
 
 
Bize Ulaşın >> MUALLİM HÜSEYİN MUALLÂ << Bize Ulaşın